KİRLİ VATİKAN'IN KANLI TARİHİ.
14.08.2013 22:17
M.s. 5 yüzyıldan başlayan ve Fransız devrimine kadar süren ortaçağda papalar kedilere hiç iyi gözle bakmamışlardı. Bir kısmı kedilerin şeytanımsı uğursuzluk getiren varlıklar olduğunu söylemişlerdi.
Eski Mısırlıların kedilere doğa üstü güçler, eski avrupa paganlarının ise asalet ve güzellik imgeleri vermeleri katolikliğe karşı yapılmış sapkın anlayış olduğuna inanılmasından dolayı kedilerin tamamen yok edilmesi amaçlanmıştı.
Kilisenin bu eski inanç tanımlamalarını tamamen başka türlü yorumlamaları sonucunda bir kısmı şeytanın kediye hulul ettiğine, bir kısmı ise siyah kedilerin şeytanın yardımcıları olduklarına inanmışlardı !!!
Hala günümüzde bile siyah kedinin uğursuzluk imgesi olduğuna inanılmasının altında 1233'de başlayan Vatikan fetvaları yatar.
Bu tarihlerde kilise, eski pagan yerel inanç ve ananevi olguları yok etmek için siyah kedilerin şeytanın hizmetkarları oldukları gibi söylentileri yaymaya başlamıştı.
Katolik ve ortodokslukdan ayrı mezhepler olan Khatar, Vaudois ve bogomil gibi mezhep inananlarının sapkınlar oldukları suçlamaları sonucunda, soykırımlarla yok edildikleri bir çağda, vatikanın paganizm olarak adlandırılan inanç ve anlayışların gözlerinin yaşına bakacağı düşünülemez bile.
Bu çağlarda sapkınlar çemberini iyice genişleten kilise, 12'ci yüzyılda baştan cadılarla mücadele ettiği iddiasindan sonra başlatılan cadı avında yüzde doksanı kadınların oluşturduğu yüzbinlerce kişi diri diri yakılarak veya işkenceyle yok edilmişti.
Bu tür konu açıldığında İtalyan filozof Giordano Bruno gelir hep akla.
Katolik inancını eleştirmesinden dolayı sapkın suçlamasıyla Venedikte yargılanırken, konsile "itiraf edin siz benden daha çok korkuyorsunuz" sözünden gerçekten de çok korkan konsil, Bruno'yu meydanda yakılmaya göndermeden önce dilini kestirmişti !!!
13'cü yüzyılda papaz ve evekler kedilerin tamamen cadılık ve sapkınlıkla eşdeğer hayvanlar olduklarını söylemeye başlıyorlar.
Bu söylemleri onaylayan papa VII İnnocent'in (1336-1415) kedilerin katledilmesi emriyle o dönem milyonlarca kedi katlediliyor.
Papa VIII İnnocent (1432-1492) daha da sertleşerek verdiği fetvanın vahşet boyutunu dahada yükseklere çekmişti.
Papa, hiristiyanlığın kesin emri olarak cadıların kedileriyle birlikte diri diri yakılmasını fetvasında emrediyordu.
Bu dönemde insanlar vatikan önderliğinde kedilere karşı vahşette sınır tanımıyor, horoz ve domuzlarda kediler kadar olmasa da onlarda katliamdan nasiplerini alıyordular. Genellikle kadınlardan oluşan kurbanlar, kedileri geceleri şeytanımsı varlıklara dönüştürerek eski pagan inanç geleneklerini şeytanla beraber kutluyorlar iddiasıyla, yüzbinlercesi ya boğularak veya kedileriyle birlikte odun üstünde yakılarak katledilmişti.
Bu dönemde siyah kediye sahip olan her insan diri diri yakılma tehlikesi taşıyordu.
Tanrı parmağının degmesinden oluştuğuna inanılan beyaz bir leke siyah kedinin üzerinde varsa, bu beyaz leke hem kediyi hemde sahibini kurtarıyordu.
Bu dönem ortaçağ avrupasında şeytanın kediye hulul ettiği ve cadılarla işbirliği yapmalarına inanılmasından dolayı kediler, mahkemelerde aynı bir insan gibi yargılanıyorlardı da.
Bazende bir insanı suçlama ve idam edilme nedeni de olabiliyordular !
Templiye şövalyeleri yargılamaları buna örnektir.
Şöylekine; Templiyeler yargılanırken şeytana saygı gösteriyorlar suçlamalarına kanıt ise kedilere iyi davranarak seviyor olmalarıydı sadece !!! Asırlarca süren kedi katliamları Fransız devriminden sonra başlayan insancıllar hareketinin yükselişi sonrası devrimcilerin vatikan sapkınlıklarına karşı tavır almaları sonucu ancak son bulmuş, yasayla yasaklanmıştı.
14'cü asırda kara veba veya büyük veba salgını avrupayı kasıp kavuruyordu.
1347 -1352 arası avrupa nüfusunun %30 ile %50 arası bu salgın sonucu yok olmuştu.
Bu yıllarda verilen 50 milyona yakın kurbanla beraber verilen maddi ve manevi zararlarlarla veba mikrobu ancak 3 asır sonra tamamen yok edilebilmişti.
Fare bitinden gecen bu salgında hiç bir suçu olmamasına rağmen kediler de aynı kadınlar gibi şeytanın işbirikçileri olduklarına inanılmasından dolayı onlar da vebaya neden olan şeytanımsı varlıklar olarak kilise tarafından suçlu bulunmuşlardı.
Oysa vatikan fetvaları sonucunda farelerin doğal düşmanları olan kedi sayısının neredeyse yok olma noktasına gelmesiyle artan fare nüfusu veba salgınının yayılarak etkisinin asırlarca sürmesine neden olmuştu.
Kediler vatikan saçmalıklarıyla katledilmiş olmasalardı, veba salgınına bu kadar kurban da verilmeyecekti.
Londra lordu vatikan önerisiyle Londradaki bütün kedilerin katledilme emriyle farkında olmadan salgının daha kolay yayılmasını sağlamıştı.
Avrupada veba ile ilgili şüphelenmeyen tek hayvanın fare olması ise daha düşündürücü !!!
Çünkü ortadoğu ve asyada veba mikrobunu farelerin taşıdığı bilinmesinden dolayı kedilere fareleri yok etmeleri için daha iyi bakılıyordu. Doğal düşmanları kedilerin yoğun olduğu ortamlarda farelerin bu yerlerde yaşam alanları bulamamaları sonucu veba çok az hasarlarla atlatılıyordu.
Şeytani fetvalarıyla milyonlarca insanın vebadan ölmesine neden olan, yüzbinlercesini vebanın sorumluları diye köy ve kent meydanlarında diri diri yakan, milyonlarca kedinin katledilme emrini veren ,tarihin her sayfasında kanlı,kirli eli olan vatikan mı yoksa kediler mi şeytanın işbirikcileri diye insan sormadan da edemiyor.
25 aralık 800 yılında sevgi inançlı vatikan papa'sı III Leon tarafından imparator ilan edilerek kutsanan şarlman(charlemagne) avrupada katolik inancını zorunlu tek inanç ilan etmiş, karşı koyan pagan ve diğer inançtan olan insanların tamamını çoluk çocuk demeden kılıçtan geçirtmişti.
Avrupada rakip gördükleri pagan ve diger mezhep inananlarını tamamen soykırımla katledilmesi sonucu tek hakim inanç kalan katolikler, katledecek cadı,kedi bulamadıkları için bu defa vebanın sorumlusu olarak yahudileri hedef almışlardı.
1348'de yahudi karşıtlığı Fransa taşrasında baş göstermeye başlamıştı.
İlk olarak 13 nisanı 14 nisana bağlayan gece 1348 Toulonda, 40 yahudi katlediliyor, evleri ve dükkanları yağmalanıyordu.
Bu başlangıçtan sonra Toulon çevresinde yahudi katliam haberleri ard arda geliyordu. Apt, forcalquier, Monask'ta katliamlar engellenemiyordu.
Saint Remy de provence'de sinagog ateşe verilmişti.
Languedoc,Narbon ve Cassonne kentlerinde yahudiler toplu olarak katliama tabi tutulmuşlardı.
Dauphine'de katoliklerin eline geçen yahudilerin tamamı lanetli oldukları için diri diri yakılmıştı.
Katliamları durdurmakta zorlanan Dauphine valisi Humbert II kalan yahudileri tutuklayarak ancak canlarını kurtarabilmişti.
Genişleyerek yayılan saldırılarda Buis les baronies, Valence, Le tour de pin, Saint saturin'de katliamlar yapılmış, Pont de beauvois'da yahudiler içme sularına veba bulaşıcısını karıştırdılar suçlamasıyla su kuyularına atılmışlardı.
İspanya'nın bask eyaleti olan Navarre ve Castille eyaletlerinde de bu tür katliamlar yapılmaya başlanmıştı.
13 mayıs 1348'de Barselona yahudi mahallesi tamamen yağmalanıyor, kaçamayanlar ise katlediliyordu.
Fransa kralı Philippe VI katliamları durdurmak yerine içme suyu kuyularını zehirleyen yahudilerin öldürülmesi yasasını çıkarması sonucu ilk baştan Orleans'da 6 yahudi idam edilerek öldürülüyordu.
Ağustos 1348 Savoi kenti yahudi katliamlarına sahne oluyordu.
Baştan yahudileri korumak isteyen Chambery kontu daha sonra katoliklerin yahudi katliamına ses çıkaramamıştı.
Kasım 1348 bugey, miribel ve franc compt'ta katliamlar baş gösteriyordu.
Vebaya neden olduğuna inanılan yahudi ashkenazler bu defa Almanya da katlediliyor, malları yağmalanıyordu.
İsviçre, Chilon ve Leman gölü bölgesindeki yahudilerden 15 kişiye işkenceler sonucu, zorla kuyuları zehirleyenler oldukları itiraf ettirilmesi sonucunda, vebanın sorumluluları olarak bölge yahudileri katlediliyordu.
Mayence'de ise bir gecede 6 bin yahudi katledilmişti.
Bu dönemde avrupa genelinde 300 yahudi cemaati tamamen yok edilmişti .
Kıyımdan canlarını kurtaranlar aynı akibete uğramamak için Litvanya ve Polonya ya göç etmek zorunda kalmışlardı.
Strasburg'da yahudi saldırı ve yağmasında yüzlerce yahudi diri diri kent meydanında vahşice yakılmıştı.
14 şubat 1349 Viyana'da vebanın sorumluları olarak katolikler tarafından yahudilerin bir kısmı katlediliyor, bir kısmı ise göçe zorlanıyordu.
Bu katliamları yapanlar ise sevgi ve barış dini olduğunu söyleyen vatikan önderliğindeki katolik kiliseleriydi.