2500 yıldır Havva'nın Ademin kaburgasından yaratıldığı inancı günümüzde akla, bilime ve mantığa uygun olmamasından dolayı gerçekliğini yitirmek üzereyken bu inaçsal söylemlerinden kurtulmak için Vatikanın imdadına yine Sümerler yetişti.
Hiristiyanlık ve Yahudi inancında Adem ve Havva ile ilgili öykülerin bire bir Sümer yazıtlarında anlatılan Enki ile Ninhursag arasında geçenlerin öyküsü edildiği destandan alıntılandığını Sümerologlar ortaya çıkarmışlardı.
Enki ve Ninhursag ile ilgil destanın anlatıldığı yazıtlarda, dünyada olduğu anlaşılan ibranice Eden cenetti, sümer yazıtlarında Dilmun olarak geçiyordu. Ahitlerde anlatılan öykü, Sümer yazıtlarındaki gibi aynı yer, aynı ırmak, aynı acı, kadının yaratılışı dışında benzer olgu öyküleri anlatılıyordu.
Sümerlerde E-din, Akadlarda Edinu olan Eden sözcüğü ibranice Leziz anlamına geliyor.
Sümer ve Akad'lar bu sözcüğü ova, düzlük anlamında kullanmışlardı.
Sümerler için cennet, ölümün ve hastalığın olmadığı, Dilmun isminde kusursuz bir ülke idi. Fırat ve dicle ırmaklarının ortasına bulunan bu kusursuz ülkede kadınlar sancısız doğum yapıyor, Aslanlar öldürmüyor, kurtlar kuzuları yemiyordu. Sadece yaşamın, barışın ve huzurun olduğu bu yerde yağmur yağmıyor, yer altından çıkan buhar bahçeleri suluyordu.
Sümer yazıtlarında anlatılan efsanede, Enki ile Ninhursag Dilmun ülkesinde muhteşem sekiz bitki yetiştirirler. Bu meyvelerinin tadlarını merak eden Enki, bitkilerin meyvelerinden yer. Enkinin bu eylemine sinirlenen Ninhursag Enki'ye lanet eder. Ölüme terk edilen Enkin'in bedeninin sekiz yerinde hastalıklar oluşur.
Dilmun cennetinde bir tilkinin kendisi için değilde Enki için Tengriye dua etmesi sonucunda Ninhursag tekrar acı içinde kıvranan Enki'nin yanına gelir ve hastalıklarını iyileştirmesi için sekiz iyilik perisi yaratır.
Burada ilginç olan Enki'nin kaburgalarını iyileştirecek olan perinin isminin Ninti olmasıdır.
Sümerce "Nin" kadın "ti" kenar,kaburga anlamına gelmesinin yanı sıra "ti" sözcüğü yaşatmak anlamınada geliyordu.
Sümerce iki anlamı olan bu sözcükten "kaburga kadını" ve "yaşatan kadın" anlamları çıkıyordu.
Babillilerden kulaktan dolma duydukları inanç efsanelerini Sümerce bilmemeyen ibrani rabinler yanılmaları sonucunda inançlarınıda ilk baştan yanlış zemine oturtmuşlardı.
Sümerlerde hatayı işleyen Enkiyi affeden Ninhursag, sevginin ve aşkın gücüyle Enkiyi ölümcül hastalıklarından tekrar yaşama döndürmüştü. Sümerce sözcüklerin kök anlalamlarını bilmemelerinden dolayı çeviriyi yanlış yapan ibrani rabinler kulaktan dolma söylemlerinde etkisiyle kadının erkeğin kaburgasından yaratılmış olacağını düşündükleri için Havvayı Ademin kaburgasından yaratıldığını ahitlerine yazmışlardı.
Tevratın eski Ahit olarak yeni Ahitle birlikte İncili oluşturmasından Hiristiyanlarda bu biçimde iman etmişlerdi.
Sümer Dilmun/Cennet anlatımlarından yararlanan ibraniler efsanedeki olguları bire bir kopyalayarak Tevratı oluşturan 5 kitaptan ilki olan yaratılış bölümü Tekvine yazmışlardı.
Bunlar;
Yaratılış 2:5-6 Cennete yağmur yağmaz, bahçeyi sulamak için yer altından buharlar çıkar.
Yaratılış 2:9 Cennet Fırat ve dicle nehri arasındadır.
Yaratılış 2:16-17 Bu bahçenin meyvelerinin bazıları ölüme sürükler.
Yaratılış 3:16 Cennette kadınlar sancısız doğum yaparlar.
Yaratılış 2:21-22 Kadın erkeğin kaburgasından yaratılmıştır.
Sümer ve Akad yazıtlarının çözümlenmesinden sonra yazıtları okuyan bilim insanları, inançlar üzerine daha kapsamlı araştırmalar ve çalışmalar sonucunda eski ve yeni Ahitin genelinin Sümer efsanelerinden ve Akadlarda değişikliğe uğramış olgulardan ibaret olduğunu gördüler.
İbranilerin Eden cenneti dedikleri cennetlerini Kuran'da Adn cenneti olarak görmekteyiz.
Adn cenneti olarak konusu edilen sureler; Tevbe 72, Rad 23, Nahl 31, Kehf 31, Meryem 61, Taha 76, Fatır 33, Sad 50, Mumin 8, Saff 12,