Dil bilimcilerin araştırmaları sonucunda tek kökene indirgenen Hint-avrupa dillerinin oluşumu köken olarak birbirinden farklı,150 ayrı dilin bileşimiyle oluştuğu sonucuna ulaşılmıştı.
İngiltere, Galler, İskoçyaya büyük Britanya denildiğini hepimiz biliriz.
Britanya veya britanica denildiğinde İngilizce ve İngilizler aklımıza gelirler. Veya anglo-saxon, Hint-avrupa kökenli bir sözcükten türetildiğini zannederiz, ama öyle değil.
Hiristiyanlıktan önce avrupa yerel inanç önderleri olan ormanların efendileri Wallans druitsleri britanya adalarına "Barat Anna" inancını getirmişlerdi. Bu ad tarihi süreçte " Britanna" olarak kısaltılmış, daha sonrada Britanya sözcüğüne dönüşmüştü.
"Barat Anna" ise Frikya uygarlığında deniz kenarına oturmuş,elinde bir meşaleyle görsellenmişti . Görselin bir kenarında üzerinde
"Rosi-crucis" de denilen içinde haç olan yuvarlak bir deniz kabuğu bulunuyordu.
Hitit imparatorluğunun çöküşünden sonra oluşan Frikyalılar döneminde, binlerce yıl önce yok olduğu düşünülen Sümerler ve Barat Anna'ları birkaç bin yıl sonra anadoluda oluşmuş Frikyalılar uygarlığında bir tanrıça olarak karşımıza çıkıyor !!!
Gerçektende Sümer uygarlığı ve inancının etkisi alanına girmeyen uygarlık yok gibidir.
Sümerlerden sonra oluşan uygarlıklar Sümer inanç önderlerinin öyküleriyle kendi inanç efsanelerini yaratmışlardı.
Frikyalılarla sınırlı kalmayan Barat Anna inancının Britanya ya kadar ulaştığını İngiliz madeni parası 1 penny de bile görüyoruz.
1863 'den bu yana "Barat Anna" bir İngiliz penny'sinde meşale yerine fener konulmuş, " Rosi cruis"(demir haç) simgesi yerinede İngiltere, yeni Zelanda ve Avustralya gibi ülkelerin bayraklarında bulunan "union Jack", Britanya birliği simgesi konulmuştu.
Barat sözcüğünün ne anlamlara geldiğini Fransızca ve İngilizce sözlüklerde bulunmamasına rağmen bu sözcük avrupada soyisim olarak binlerce kişi tarafından kullanılmakta.
Bunlardan en ünlüleri 1978 doğumlu İngiliz çalgıcı Carl Barat,1885 doğumlu ünlü Fransız futbolcu J.M. Barat ,1779-1865 yıllarında yaşamış,(Sacré-Cœur de Jésus) "kutsal Kalp İsa" vakfının kurucusu ve azize olduğuna inanılan Madeleine- Sophie Barat, 1959 doğumlu Cezayirli prodüktör ve aktör Mustafa Barat ve bizden biri olan 16 Ekim 1910'da doğu Türkistan'ın kaşgar kentinde doğan, ülkesinin bağımsızlıgı için yaşamı mücadele etmekle geçen, 2003'de vefat eden Barat Hacı.
Barat sözcüğü Osmanlıcada Berâât olarak fazilet ,meziyet, olgunluk, iyilik ve güzellik anlamlarına geliyordu.
Günümüzde ise arapca zannettiğimiz Barat sözcüğü Beraat olarak aklanma, kurtulma anlamlarında kullanılmakta.
Bulgularıma göre genel anlamda "Barat Anna" tanımlamasının kök anlamı faziletin, meziyetin, iyiliğin ve güzelliğin Ana tanrıçası anlamına geliyor diyebiliriz.
Lakin Sümerce "An na" sözcüğünün Türkçe de ana, anneye dönüştüğünüde biliyoruz.
İn Anna da olduğu gibi An sözcüğü Tengriye vurgu olduğu için Barat Anna sözcüğünden faziletin ve güzelliğin Tengri'si anlamlarıda çıkmaktadır. An sözcüğünü iki anlamda kullanan Sümerler yazıtlarında bazen Dingir (Tengri/Tanrı) bazende gök”,“uzak”, “yukarı” anlamlarında kullanmışlardı.
Sümerler "An da" tümcesini yukardan , gökten, Tengri'den olarak okuyorlardı. Eski Türkçede de aynı şekliyle "An dan" sözcüğü Tanrı'dan ifadesi olarak günümüz Türkçesine "On dan" olarak girmişti.
Avrupalıların bu inanç ve ananeden kopuk olmalarından dolayı "An" sözcüğünün gerçek anlamlarını örflerinde bulmaları pek mümkün değildir. Oysa Türklerde An sözcüğü eski zamanlardan beri atasözlerinde ve deyişlerde kullanıyorlardı.
Ünlü Türkmen şair Mahmutgulu'nun bir dörtlüğü buna örnektir.
Ya Hızır İlyas ile Şah Süleyman "An"dadur
Ya Selim şah Mekke Hanı İbni Sultan "An"dadur
Bayazıt Sultan Uveys Harakani Migan "An"dadur
Dayanur Musa asası Mari gördüm sondadur
Buna benzer vurguyu Yunus Emrenin Peygamberi görme, ulaşma arzusunun anlatıldığı nefesinde de görmekteyiz.
Yunus nefesinde An sözcüğünü Tanrı anlamında kullanmıştır.
Ali ile Hasan, Hüseyin "An" da
Sevdası gönüllerde muhabbet canda
Yarın mahşer gününde hak divanında
Ya Muhammet canım arzular seni
Yine Yunus'tan "An"da sözcüğünün geçtigi bir nefes.
Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım "An"da çağıra
Bana seni gerek seni.
And içmek, Tanrı'ya edilen yemindir. Bu sözcüğün içinde de sonsuzluk vurgusu olan Tengri'ye vurgu An tanımlaması bulunmaktadır.
Kuran'ı kerim meallerinde de Allah'ın yemini "Andolsun" olarak çevrilmiştir.
Türki dillerde geniş anlamları olan Sümerlerin Barat Anna'sı kuzey Fransanın Bretagne bölgesinede adını vermişti.
Keza bu ad'ın toponografik sesleri incelendiğinde bu sözcüğün Türkçe kökenli sözcükten türetilmiş olduğu görülecektir.
Özellikle anglo saxon ve latince kökenli dil konuşan batı avrupadan göç etmiş Abd ve Kanadalılarda da "Barat" sözcüğü soy isim olarak yüzbinlerce kişi tarafından kullanılıyor.
Barat ve "An/Anna" örneğinde olduğu gibi araştırılınca bir çok sözcüğün aslında Türkçe kökenli olduğuda görülecektir.
Bir dönem İsrail devletinin başbakanlığını yapmış olan Ehud Barak'ın soy ismi ve Abd'nin afrikano başkanı olan Barak Obama'nın isminin kök anlamlarını sami veya Hint-avrupa dillerinde ne anlamlara geldiğini bir araştırın.
Karşınıza delilleriyle ikna edici bir bulgu çıkmaz.
Eski yunanca, barakos sözcüğünden alınmış, Hint-avrupa dilinden olan bir sözcük gibi kök anlamları ile ilgili bilgi içermeyen tanımlamalarla karşılaşabilirsiniz.
İbraniler ise "Barak" sözcüğünü kutsanmış anlamında kullanırlar.
Ne tesadüf ! Barak ismi Tengri inancında olan Türklerin din adamları olan kam'ların manevi olarak Tengri katına çıkmak için kullandıkları kutsal bineğinde ismidir !!!
Bu ad Türkiye Sünni ve Alevilerinde Hz Muhammedin yükselmek anlamına gelen miraç öykülerinde binek olarak kullandığı "Burak" isimli kutsi bir bineğe dönüştürülmüştü.
Keza Hz Muhammedin miraç öyküleri ister Alevilerde olsun, ister Sünnilerde, kam'ların Tengri'ye ulaşırken yaptıkları yolculuktaki anlatmlarıyla benzerlikler gösterir.
Tengri inancında kamların manevi olarak Tengri katına çıkarken simgesel olarak kullandıkları "Barak" bineğinin adı nasıl sami veya Hint-avupa kökenli bir sözcük oluyor !!!
Eski Türk inancı olarak isimlendirilen şamanizm inancında ve (aslında şamanizm isimli bir inancın olmadığını "Tengri inancı gerçekleri" başlıklı yazımızda anlatılmıştır.) amerika kıtası yerlileri olan Kızılderilelerin din adamlarınada şaman denilmektedir.
Şaman isimli din adamları olan bu inançlar bazen pagan, bazen animist, bazende doga ruhu gibi inançlar olarak adlandırılır.
Eski Türk inancı olan Tengri inancının din adamlarına şaman veya kam deniliyordu.
Kamlar Tengri inancının din adamları olarak inançsal, toplumsal ve sağlık sorunlarıyla ilgili donanıma sahip olduğuna inanılan toplum içinde saygın yerleri olan insanlardı.
İlerki bölümlerde değinecegimiz konularda Tengri inancının peygamberleri diyebileceğimiz kağanların temsilciler olarak toplumun inançsal ve idaresel sorunlarıyla ilgilenen kişiler olduğunuda göreceğiz
Hiristiyanlıkla özdeleşmiş ve yoğun olarak kullanılan Anne, Anna, Annette, Annie, Nanette, Ninette, Ninon adlarının kökeni olarak İsa'nın büyük annesinin ismi olan "Hannah" sözcüğünden türetildiği bilgisi verilmektedir. İsa'nın büyük annesinin isminin"Hannah"olduğu kilise tarafındanda şüpheli metinler olarak kabul edilen "apocryphes" ayetlerinde de geçmektedir
Oysa "Anna" isminin incil kökenli olmadığını, şüpheli metinlerin gerçekleri yansıtmadığını gösteren bilgiler bolca vardır.
Hiristiyanlık ve musevilik öncesi anadoludan avrupaya göç eden Celt/kelt'lerin "Ana" isimli bir tarıça'larının olduğu tarihçiler bulmuşlardı. Özellikle kuzey Fransa'nın Bretegne bölgesi ve büyük Britanya'yı oluşturan İrlanda, Galler gibi ülkelerin efsanelerinde bereket ve sevgi tanrıçası olarak "Ana" adına eskiden beri vurgu yapılıyordu.
İrlanda efsanelerinde Danu, Dana, Anu, Anna ve Don adlarıyla sevgi ve bereket tanrıçasının öyküleri dilden dile dolaşarak yerel inanç ananelerini oluşturmuştu.
Mö 500 yıllarında İrlandaya "Gaelsler" gelmeden önce tanrıça d"Ana"nın kavmi anlamına gelen "Tuaha de Danann" kavmi inancı İrlanda da hakim inanç ulus oluşumuydu.
Ana inanç örfü Münster bölgesinde yaygın inanç olarak "Kerry" dağına "Dachih Anann" Ana'nın zirvesi olarak adını vermişti.
Daha sonraki dönemlerde hiristiyanlığın kuzey bölgelerine gelişiyle yerel inanç ve efsane kişi adları azizleştiriliyor, hiristiyanlık kimliklerine dönüştürülerek halklar hiristiyanlaştırılıyordu.
Şarlemagne gibi vatikanın kutsadığı katliamcılarla zorla hiristiyanlaştırılan Bretonlar, tanrıçalarını hiristiyanlık içinde koruyucu azizeleri olarak Bretonca "yaşlı ana" anlamına gelen "mamm-coz" adıyla kutsamaya devam etmişlerdi.
Bretoncada "iyi Ana" anlamına gelen "Buan-Ann" sözcüğünün anlamı ise daha çarpıcı.
Çünkü bu tanımlamadaki "Ann" sözcüğü günümüz Türkçesinde kullandıgımız Anne sözcüğü olarak birebir çevriliyor.
Fransa Bretonları ve İrlandalılarda "Ana efsanesi"ile ilgili kilise kökenli öykü şöyle anlatılıyor; << Bretonya doğumlu sevginin ve bereketin tanrıçası Ana/Anu binek olarak kullandığı bir melekle Tanrı'nın oğlu İsa'nın annesi Meryemi doğurmak için Filistine gidiyor. Meryemi doğurduktan sonra tanrıça tekrar aynı biçimde Bretonya ya geri dönüyor. >> Bu öyküde Breton ve İrlandalıların Ana adlı azizeleri İsa peygamberin büyükannesi olmuş oluyor !!!
Oysa bu anlatımın "Anna" efsanesiyle hiç bir ilgisi yoktur.
Ana/Anna isimli tanrıçayı hiristiyanlaştırarak azize yapan kilise bununlada yetinmemiş, azize yaptığı Anna'ya Meryemi de doğurtmuş.
Mö 500 yıllarından kalma verilerde bile tarihi çok eskilere dayanan Ana isimli efsanevi varlık tanrıçayı mö 50/60 yıllarına tekrar getirterek Meryemi dünyaya getirmesini sağmamak galiba kilise mucizelerinden olmalı !!!
İsa peygamberle büyük annesi ile arasında olsa olsa en fazla 50/60 yaş fark olmalıdır. Lakin kilise hesaplarından çıkardığımız sonuça göre Meryemi doğurmaya giden Ana isimli tanrıçanın yaşı en az 450 falan oluyor !!!
İşte mucize diye buna denilir !!!
Bir kadını en az 450 yaşına kadar yaşatmak, birde üstüne bu kadına doğum yaptırtmak !!!
Aslında bu tür mucizeler kilise için olağan sıradan olaylardır.
Dünyanın yaşını 15 bin yıl olduğunu iddia eden vatikana, pekiyi milyonlarca yıl önceden kalma hayvan fosilleri nasıl oluştu sorusu sorulduğunda vatikanın cevabı ise şeytan sizi dinden çıkartmak, kandırmak için bu fosilleri yerleştirdi olmuştu !
İncil içeriğinde olan çelişkelerin çok olması bizi pek ilgilendirmiyor, sadece bizi ilgilendiren bir kaç olgunun bahsini edeceğim.
İncile göre İsa aynı Firikyalı Attis, Hintli Buda ve Krişna, eski Yunanlı Dyonios, eski Mısırlı Horüs, Persli Mithra gibi bir bakireden doğuyor, haç üzerinde iki hırsız arasında öldürülüyor, üç gün ölü kaldıktan sonra tekrar diriliyor.
Yukarda adlarını verdiğim efsanevi kişiler gibi İsa'da aynı onlar gibi 25 aralıkta doğuyor !!!
Binlerce yıl öncesinde güneş kültü tanrılarının üç gün ölü kaldıktan sonra tekrar diriliş günü olan 25 aralık tarihi kutsal noel günü olarak hiristiyan dünyasında kutlanılmakta.
Bu olguda bire bir güneş kültü inançlarından alıntılanmıştı. Aslında bu tarihte ölen veya tekrar dirilen yoktu, bu basit doğa olaylarının anlatımıdır. Şöylekine; yaz gündönümünden kış gündönümüne kadar günler kısalır ve soğur.
Kuzey yarım küreden bakıldığında güneş güneye doğru hareket eder ve gittikçe küçülerek silikleşir.
Günlerin kısalması ve kış gündöngüsünde hasat zamanının gelmesi eski uygarlıklarda ölümü simgeliyordu.
Bu zaman diliminde güneş 6 ay boyunca güneye doğru hareket eder 22 aralıkta en düşük noktasına ulaşır. İşte burda ilginç bir doğa olayı meydana gelir. Güneşin güneye doğru hareketi 3 gün boyunca durur, bu süreçte günler ne kısalır nede uzar. Bu 3 günlük beklemeden sonra güneş haç şeklindeki güney takım yıldızlarının üzerinden tekrar yükselmeye başlar.
25 aralık'ta gerçekleşen bu doğa olayından sonra güneş, bu defa kuzeye doğru 1 derece hareket eder ve günler uzamaya ve ısınmaya başlar.
İşte bu doğa olayları olgularından dolayı güneş kültü inancında olan eski uygarlık insanları "güneş haç üzerinde öldü, 3 gün ölü kaldıktan sonra tekrar dirildi, kötülüğü yendi " olgusuna inançsal olarak iman ederlerdi .
Bu eski inançsal olgulardan uyarlanan incil anlatımında da İsa'da diğer güneş tanrıları gibi aynı haçı, 3 günlük ölüm ve yeniden diriliş olgularını paylaşır. Oysa bu aslında güneşin kuzey yarım küreye doğru hareket yönünü değiştirmeden ve baharın gelmesinden önceki hareketsizlik süreciydi sadece.
İncilde anlatılan bu tür inançsal olgularda bizi daha çok ilgilendiren veri İsa'nın Lazar isimli bir ölüyü dirilmesi öyküsüdür.
Bu inançsal anlatımda bire bir Horüs efsanesinden alıntılanmıştı.
Ne rastlantı ama, Horusü doğuran kadınında ismide "Mery" isis !!!
Eski Mısır efsane yazıtlarında Horüs'ün El-Azar-us isimli birisini ölüler arasında dirilttiği anlatılmaktadır. İncilde El-Azar-us'dan Lazara dönüştürülen kişi kız kardeşleri Meryem ve Marthe'yle beraber Bethanie'de yaşarken hastalığa yakalanır ve ölür. Sonra İsa gelir Lazar'ı tekrar yaşama döndürür !!!
Bu öyküde incil yazarlarının tarihi veriler ve adlar anlamları konusunda ne kadar çelişkide olduklarını görüyoruz. İsa zamanında ve öncesinde ortadoğuda hiç bir zaman Bethanie isimli bir köy ve kentin olmamasına rağmen incil yazarları Eski Mısır inancında bahsi edilen bu sözcüğün anlamını bilmeden hayali bir kent yaratmışlardı.
Efsanede güneş kültü tanrısı Horüs/Osiris Bethanu'ya ölen babasını görmek için yolculuk yaptığı anlatılır. İlginç olan ise Horüs'ün Mari ve Mati isimli kız kardeşlerinin yanı sıra El-Azar-us isimli birde erkek kardeşinin öyküleri birebir incilde anlatılmasıdır.
Asıl bizi ilgilendiren veri ise eski Mısır yazıtlarında Horüs'ün arapça Anu'nun evi anlamına gelen Beth anu isimli bir yeri görmeye gitmesidir.
Güneş kültü tanrı'sı Horüs'ün inanç efsanelerinde bile sonsuz mavi gök anlamına gelen Anu/Tengri evini görmeye gittiği anlatılmakta.
Dünya da Tengri inancı olgularından iz taşımayan ne bir inanç nede bir uygarlık söz konusudur, hepsi öyle veya böyle, bir biçimde etkilenmeleri sonucu köklerinde Tengri inancı izleri taşımaktadırlar.
İncil yazarları Anu'nun evi anlamına gelen "Beth anu" sözcüğünü eski Mısırlılardan alarak İsa'nın Lazar isimli ölüyü dirilttiği, Bethanie isimli hayali bir kent yaratmışlardı. Kudüsün 3 km yakınlarında olan ibranice zorlu yaşamın ve derin acının anlamına geldiği söylenen "Beth Ananiah" isimli bu sözde kent El Azariyah ismiyle günümüzde arapların yaşadığı sonradan kurulmuş bir köydür sadece.
Eski Mısır efsanelerinde güneş kültü tanrısı Horüs/Osiris'in görmeye gittiği "Anu/Tengri evi" hiristiyanlığa İsa'nın Lazar'ı dirilttiği Bethanie kent adı olmakla kalmıyor avrupada neredeyse bütün büyük kentlerde okul, hastahane ve yaşlı insanların kaldığı huzur evlerinede adını veriyordu. Tengri'nin/Anu'nun evi sözcüğünden türetilmiş Bethanie adlı huzur evlerinde umarızki şefkate ve sevgiye gereksimi olan yaşlılar Tengri'nin yardımıyla huzur bulurlar.
Tarihi bu gerçekler, Tengri anlamına gelen An/Anu tanımlamasının Barat anna inancı olarak büyük Britanya ve kuzey Fransa ya gelmesinden sonra baslayan süreçte türetilen ad'ların hiristiyan dünyasında milyonlarca kişi tarafından kullanılan bir ad'a dönüşerek kullanılmaya başlandığını gösteriyor.
Yukarda verdiğimiz bölge ve yer isimlerinin kök anlamlar bakımından öz anlamlarını kaybetmediğine dair birkaç bilgi sunmak ufkumuzu genişleterek konumuza daha geniş açıdan bakmamızı sağlayacaktır.
Sümer dili sözcüklerinden oluşan Sümer kentlerinin isimlerini değişik coğrafyalarda da görülmesi, bu uygarlığın anane ve inancının kapsadığı uzak bölgelerinde bu uygarlıkla ortak bağları olduğunu gösteriyordu.
Mö 5.500 yıllarında orta asyada oluşmuş olan Samara uygarlığı ismini, Rusyada Samara, Özbekistanda Samarkand, Irakta, günümüzde de aynı isimin kullanıldığı Sümerlerden kalma Samara kentinde olduğu gibi mezopotamyada ilk uygarlığı kuran Sümer uygarlığı isminde de aynı sözcüğü görmekteyiz.
Sümerlerin Ur ve Uruk kent isimlerini Türkçede soy, nesil, hanedan anlamlarına gelen Uyruk sözcüğünü aynı anlamlarla Türkmence Urug tanımlamasının kök sözcüğünüde oluşturduğu görülmektedir.
Ur'la başlayan Sümer kent isimlerini Türkmenistan'da Urgenç, Özbekistanda yeni Urgenç, Azebaycanda Urmiye kent isimlerinde olduğu gibi Türkiyede Urfa kenti isiminde de görmekteyiz.
Sümercede insan anlamına gelen NU sözcüğü ile saygılı anlamına gelen SI sözcüğünün bileşiminden oluşan Mö 2500 yılllarına ait Nusı kent ismini Türkmenistanda Nusay, Türkiyede Nusaybin kent isimlerinde de aynı kök sözcüğünü görüyoruz.
Kramer boşa dememişti "Tarih Sümerlerle başlar" diye.
Sümeri ismininde içinde olan , merkez anlamına gelen Meri/Mari sözcüğü, Günün/günesin Tengr'isi anlamı na gelen Tengri sıfatı "Mar Utu" tanımlaması akadlar döneminde Marduk ismiyle mezopotamyanın en büyük tanrısı olarak kalmamış Mardin kentinede ismini vermişti.
Mar, Merü,Mari,Margiyan sözcükleri ile ilgili kent, yer,isim, tanımlama ve anlamlarını diğer yazılarda olduğu için burda ayrıntılarına girmiyorum. İsa'nın annesinin ismi olan Aramice Maryam, ibranice Myriam, Franszca Marie, İngilizce Mery/Merie, İtalyanca Maria, Türkçe Meryem isiminin kökenide yukardaki örneklerde olan, eski Türklerde Altay'larda atalarının ruhlarının dolaştığına inanılan kutsal üç Sümer dağınada ismini veren Merü/Mari sözcüğünden türetilmişti. Mezopotamyada Sümerlerin Mari isimli kenlerini kurdukları zamanlarda samiler olan ibrani kavimlerin isimleri değil cisimleri bile anılmıyordu. Ozaman yahudilik diye bir inanç oluşumu henüz babbil efsanelerinden araklanarak oluşturulmamıştı..